ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Zulümden “mağduriyet” çıkarmak

İsrail yavaş yavaş amacına ulaşıyor.

Doğrudan Gazze'deki katliamlar ya da oradaki askeri hedeflerden bahsetmiyorum.

Dünyanın dikkatini başka yöne çekerek yeniden Batı'nın yoğun desteğini yeniden kazanma ve o katliamları istediği gibi sürdürebilme ortamı oluşturmasından bahsediyorum.

Son derece tehlikeli ve hassas bir oyun oynuyorlar.

Ve istediklerini almaya başladılar.

Bugünlerde İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki katliamı ve işlediği suçlardan daha çok İran'ın İsrail'e olası saldırısı ve engelleme girişimleri konuşuluyor.

33 binden fazla şehit veren Gazze halkı Ortadoğu gündeminde ne yazık ki ikinci sıraya düşüyor.

"İsrail'in İran füzelerinin hedefi olma" ihtimali gündemde baskın olmaya başladı.

Oysa İsrail aylardır dünyada giderek daha çok yalnızlaşıyordu.

ABD bile Netanyahu hükümetini desteklese de iyice zıvanadan çıkmış olmasından rahatsızdı.

Tel Aviv büyük bir kumar oynadı.

1 Nisan'da Şam'daki İran konsolosluğuna ait binayı vurdu.

Bina yerle bir oldu.

13 kişi öldü.

7'si devrim muhafızıydı.

Üstelik bunlardan 2'si generaldi.

İran o günden beri devletin her kademesinden intikam yeminleri ediyor.

İsrail'e de gün doğdu.

"Mağdur olma" fırsatı yakaladılar.

Oysa bölgede en büyük mağduriyeti yaşatan kendileri.

Gazze'de işledikleri insanlık suçları bir yana, bir diplomatik temsilcilik binasını bombalayarak uluslararası hukuku ve teamülleri hiçe saydılar.

Üstelik BM Güvenlik Konseyi'nden de hesap sormak gibi bir girişim yok.

Olamaz çünkü İsrail'in en büyük destekçisi ABD'nin veto hakkı var.

Şimdiyse "İran'ın saldırısı ne zaman ve nereye olacak?" sorusunun cevabı aranıyor.

Pek çok uzmana göre de artık saldırının olup olmayacağını tartışmanın zamanı geçti.

Gündem zamanlaması.

Yani İsrail istediğini aldı.

"Saldırgan İran'a karşı kendisini savunmak durumunda olan ülke" imajı oluşturmayı başardı.

Bunun, İsrail'i desteklediği için dünyadan yoğun tepki gören ABD'yi de hayli rahatlattığını söylemek mümkün.

Eminim Biden da durumdan memnundur.

Hedefin neresi olacağı konusundaysa farklı görüşler var.

Hizbullah, İran'ın doğrudan İsrail'i hedef alacağını iddia ediyor.

Bazı uzmanlara göreyse hedef İsrail ya da Irak'ta olmayacak.

İsrail işgali altındaki Suriye toprağı, yani Golan Tepeleri'ni "makul hedef" olarak görüyorlar.

İran cephesine gelince...

Oradan gelen haberlere göre de saldırı planı hazır.

Dini lider Ayetullah Ali Hamaney'in masasında.

Ama henüz nihai karar verilmedi.

Hamaney siyasi riskleri değerlendiriyor.

"Ne zaman olacak, nasıl olacak?" derken Avrupa da ayakta.

Almanya ve İngiltere'den dışişleri bakanları İranlı mevkidaşlarını arıyor.

İsrail'in katliamlarını destekleyen ülkeler bunlar değilmiş gibi bir de İran'a itidal çağrısı yapıyorlar.

Tahran ise bir şekilde misillemeyi uluslararası hukuka uydurabilme arayışında.

İsrail'e saldırıyı meşru müdafaa olarak pazarlama gayretinde.

"BM Güvenlik Konseyi Şam'daki saldırıdan sonra sorumluları kınayıp adalete teslim etseydi, İran bu alçak rejimi cezalandırmak zorunda kalmazdı" dediler.

"Dedikleri yanlış mı?" diye sorarsanız, bence kesinlikle değil.

İsrail de en çok uluslararası sistemi böyle kilitleyebilmesinden çıkar sağlıyor.

Ancak Batı'nın buna razı olmayacağı aşikâr.

Saldırının büyüklüğü konusunda da farklı yorumlar duyuyoruz.

Mesela onlardan birine göre İran dolaylı yoldan ABD ile temasa geçti.

İsrail'e yönelik kontrollü bir saldırı karşılığında, ABD'nin duruma müdahil olmamasını istedi.

Tanıdık geldi mi?

Gelmeyenlere ben hatırlatayım.

ABD Bağdat'ta İran Devrim Muhafızları'nın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'yi SİHA ile öldürdüğünde tarih 3 Ocak 2020'ydi.

5 gün sona Irak'taki ABD hedefleri İran füzeleriyle vurulmuştu.

Ama ciddi bir sıkıntı olmamıştı.

Yıllar sonra Trump, o gece hayatının en rahat uykularından birini uyuduğunu söylemişti.

Çünkü saldırı kendilerine önceden haber verilmişti.

Çok daha sonra, İran'ın eski dışişleri bakanı Cevad Zarif de bir kitap yazdı ve Trump'ı doğrular nitelikte ifadeler kullandı.

İsrail'e saldırı konusunda da ABD ile dolaylı yoldan temas kurma iddiası bu nedenle "inanılmaz" gelmiyor.

Zira İran rejiminin "kendi iyiliği" içinde İsrail ve ABD gibi düşmanlara ihtiyacı var.

Kontrollü krizle diri tutulan bu düşmanlık içeride safları sıkılaştırmak adına rejim için kullanışlı bir enstrüman.

ABD'den İsrail'e güçlü destek mesajları sürüyor.

Hatta CENTCOM'un komutanı İsrail'e gitti.

ABD'nin İsrail'deki diplomatik personeline "Büyük şehirler dışına çıkmayın" demesi de ciddi bir durum olduğunun göstergesi.

Ancak bu "ciddi durum" İsrail'in lehine sonuçlar verebilir.

İsrail ordusu "Çeşitli senaryolar için stratejik ortaklarımızla birlikte son derece hazırlıklıyız" diyor.

Bu vurgunun ABD ile Kıbrıs açıklarında hava saldırısı tatbikatı yapmalarından sonra gelmesiyse ayrıca dikkat çekici, bunu bir kenara not edelim.

O çeşitli senaryolara, az önce de bahsettiğimiz gibi Golan Tepeleri'nde olası bir sıcak temas da buna dâhil.

İsrail ordusunun son günlerde buraya tank ve zırhlı araç yığdığına dair haberler var.

Ama açıkçası bu yığınak biraz mide bulandırıcı.

Çünkü İsrail onlarca yıldır "Kendimi savunuyorum" deyip sağı solu işgal ediyor.

Kontrolü altındaki toprakları genişletiyor.

Umarım bu sefer de İran'ın intikam saldırısını bahane edip Golan bölgesindeki işgalini daha da büyütüp genişletmez.

Çünkü bu konuda hayli mahirler.


Yazarın diğer yazıları