ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Yine aynı tiyatro

Haberlerde mutlaka rastlamışsınızdır.

Bu hafta, Avrupa'da çeşitli ülkelerde terör örgütü PKK yandaşlarının provokasyonları ve Türklere saldırılarıyla geçti.

Belçika'yla başladı.

Avusturya ve Almanya'yla devam etti.

Çıkan olaylarda yaralananlar oldu.

Yetmedi, Fransa'ya sıçradı.

Orada diğerlerinin aksine Türklere saldırı yoktu.

Ama bir PKK destekçisinin Türkiye'ye iadesini engellemek için Fransız güvenlik güçlerine saldırı girişimi vardı.

Charles de Gaulle Havalimanı'nı birbirine kattılar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırılara sert tepki gösterdi.

O mesajlar Avrupa'ya ulaşmış görünüyor.

Belçika Başbakanı Alexander de Croo, PKK'nın AB'de "terör örgütü" olarak tanındığını hatırlattı.

"Teröre sempati olamaz" dedi.

"Bu yaşananları tolere etmek mümkün değildir. Provokasyona son verilmeli" diye konuştu.

Belçika ve Avrupa'nın geri kalanı bunu bilmiyor muydu?

Elbette biliyordu.

"Peki bunca zamandır niye sessiz kalıyorlardı?" sorusunun cevabı başka bir yazı konusu olabilir.

Benim asıl dikkat çekmek istediğimse son olayların zamanlaması.

Malumunuz yarın yerel seçimler var.

Ve seçimlere son bir hafta kala Avrupa'da terör yandaşlarının birden bire sahneye çıkıp, farklı ülkelerde Türklere saldırması ve provokasyonlara imza atması, bence rastlantı olamaz.

Çünkü daha önce de benzer gerilimiler tam da Türkiye'deki seçimler öncesinde yaşanmıştı.

Hatta oylama sırasında bile yaptılar.

Genel seçimler ya da cumhurbaşkanlığı seçiminde yurt dışında Türk vatandaşları da oy kullanabiliyor.

Ama yerel seçimde ikametinizin olduğu yerde oy kullanmanız gerekli.

Yani yurt dışında seçim sandıkları kurulmuyor.

O zaman bu provokasyonlar niye?

Burada da gözler seçim sonrasına dönüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yaz Irak sınırında terör sorununu tamamen ortadan kaldırma hedefini açıklamıştı.

Irak'ın kuzeyinde terör örgütüne atılan pençe kilitlenecek.

Üstelik Bağdat ve Erbil'le iş birliği ve koordinasyon içinde yapılacak.

Daha önce böyle bir iklim yakalanmamıştı.

O yüzden etkisi çok büyük olacak.

Beklentiler bu yönde.

Yaşananların terör örgütündeki o endişenin yansıması olduğunu tahmin ediyorum.

Zaten terör örgütleri sözde sivil toplum kuruluşları ile kara propaganda çalışmasına başlamıştı bile.

Seçimden sonra Irak'ta katliamlar olacağı yalanını yaymaya çalışıyorlardı.

O söylemlerin saha faktörü ise, bu son günlerde yapılan saldırılar ve provokasyonlar oldu.

Belki hatırlarsınız.

Afrin'deki Zeytin Dalı harekâtı sırasında da Almanya'da DİTİB camileri PKK yandaşları tarafından kundaklanmıştı.

Alman aşırı sağcılar ve PKK'lı teröristler camilere saldırı noktasında aynı safta buluşmuşlardı.

Bu durumda, benzer saldırı ve provokasyonların bayramdan sonra da artması muhtemel.

İnşallah gerekli önlemler alınır da böyle olmaz.

Bu kadarla bitmedi.

Haftanın bir başka üzücü olayını da hatırlatmadan geçmeyelim.

Almanya'nın Solingen kentinde çıkan yangında, Bulgaristan vatandaşı 4 soydaşımız can verdi.

Allah rahmet eylesin.

Solingen'i 29 Mayıs 1993'ten hatırlayanlarınız vardır.

Neonazilerin bir evi kundaklaması sonucunda 5 Türk hayatını kaybetmişti.

O yüzden Solingen bir semboldür.

Almanya'daki Türkler için ırkçı şiddetin başkentidir.

İşin can sıkıcı tarafı, uzman incelemesinde son yangının da kundaklama olduğu ortaya çıktı.

Haliyle insanın aklına ırkçılardan PKK'ya kadar farklı alternatifler geliyor.

Bakalım soruşturma tamamlandığında sonuç ne çıkacak.

Umarım ki Alman makamları bunun peşini bırakmaz.

Çünkü geçmişte bu konuda sicilleri pek de iyi değildi.

Polis aşırı sağcı failleri yakalama konusunda pek de hevesli görünmüyordu.

Mesela 2008'de Ludwigshafen'daki yangının üzeri örtülmüştü ki onun da kundaklama olduğu yönünde çok ciddi bulgular vardı.

Ama raporlara öyle geçmedi.

Solingen'de de ilk rapor "kundaklama" demesine rağmen, ırkçı saldırı olmadığı yönünde açıklama yapıldı.

İlk Solingen faciası ve Ludwigshafen'da da aynı süreç işlemişti.

Aslında burada dikkat etmek gereken bir başka önemli nokta var.

Son dönemde Müslümanlara yönelik saldırılar ve tacizlerde artış görülüyor.

Özellikle de İsrail'in Gazze'deki katliamlarının ardından...

Camiler kundaklanıyor, kesik hayvan başları bırakılıyor...

Solingen'deki bu saldırı da aşırı sağcıların katliamıysa, gözler farlı bir yöne de çevriliyor.

Almanya'daki aşırı sağcılar Siyonist yapılarla koordineli şekilde çalışıyor.

Üstelik bunu saklama ihtiyacı bile duymuyorlar.

İsrail Haaretz gazetesi, Siyonistlerin Alman aşırı sağcı partiyle ilişkilerini bizzat Netanyahu'nun oğlunun koordine ettiğini yıllar önce yazmıştı.

Ve ilginç bir bilgi daha...

Almanya'da ve diğer bazı Avrupa ülkelerinde, PKK terör örgütünün sözde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri dayanışma için İsrail'e gidiyor.

Yani aslında Avrupa'da Türkiye ve Türklere karşı üçlü bir cephe kurmuş durumdalar.

Solingen'deki kundaklamada işin içinde İsrail ya da PKK var mıdır şu an için bilmek mümkün değil elbette.

Ama son aylarda Müslümanlara karşı artan nefret söylemleri, itibarsızlaştırma girişimi ve saldırılar hayra alamet değil.


Yazarın diğer yazıları