ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


İnsan bir 'ağ'a dolandı ki…

Halk kültürünü araştıran bir edebiyatçı olarak tanıdığım günlerde Dr. Gülenay Pınarbaşı'nın bir okura vaat ettikleri daha sıcak ve sevimli şeylerdi diyebilirim kendi adıma. Sonraki dönemde yaptığı çalışmalar bu temel üzerinde yükselen beklenmedik bir duvarı ördü benim için. Şimdi bir iletişim doktoru ve bizi güncel bir gerçekle yüzleştiriyor. "Spiritüel Ağ-Sosyal Medya Ve Yön Değiştiren İnançlar" kitabıyla ortaya çıkardığı resim hayli ilginç. Dinler ve inanışlardan devşirdiği kelimelerle modern insana, eski arayışına yeni ve tüketilebilir teklifler sunuyor sosyal medya. Bu sosyal medyada 'kendini' ve 'geleceğini' arayan insan ne buluyor?

Dr. Gülenay Pınarbaşı'nın daldığı bir gayya kuyusu aslında. Bir kere mecra yeni. Yani ağ dediğimiz sosyal medya, onda da Facebook özelinde bir gözlem. Bu yeni ağın/mecranın içeriği, kurulan bağlar, kadim inanç ve düşünce sistemlerinin kelimelerini kullanıyor, çünkü böyle bir talebi var kullanıcının. Kendi var oluşunu, hayatının fiziki şartlarının ötesindeki arayışlarını anlamlandırmak, yoluna koymak isteyen insanlar bunlar. Ve görebildiklerinin ötesini görmek, bildiklerinin ötesine geçmek insan için çok önemli. "Acaba görünenin ardında ne var? Ve var olan şeyi öğrenmek beni hayatımı kontrol edip şekillendirmede daha etkin hale getirir mi?" sorularına cevap almak için kullanılan bilgilerinden, disiplinlerden biri astroloji. Fakat işin seyri sosyal medyanın şartlarında biraz değişmiş. Biz de insanın geleceğe dair merakını ve sosyal medyada bu merakın neye evrildiğini Dr. Gülenay Pınarbaşı'na sorduk.

Metafizik arayışların bu kadar bilim ve teknoloji temelli bir şey üzerinde yürüyor olması çelişkili gibi geliyor. Normal mi bu?

Benim baktığım yerden normal geliyor. Son yirmi yılda şu evrenin içine doğmuş olanlara dijital yerli deniliyor. Biz ise dijital göçmenleriz. Biz bunların en azından bu kadar etkin ve yaygın olmadığı bir çağda doğduk, öğrenmeye çalışıyoruz. Hiçbir zaman dijital yerliler kadar içsel bir durum olmayacak belki de ağ bizim için. Ama dijital yerli nesil de "insan" ve arayışlarının bir kısmı eski insani özle benzeşebiliyor. Bu arayış, yeni mecra olan sosyal medyada görünebilir oluyor, çelişkili ama anlaşılabilir bir tablo sunuyor. Şimdi dijital yerlilikle modern insanın tarihi süreçten kopukluğunu birleştirelim. Yani anlam arayışı var, ama kurumsal dinin yükümlülük ve süreklilik meselesini taşıyamayan bir insan modeli de var. Buna rağmen mistik bir deneyim yaşamak da istiyor, ağ ona bu yolu açıyor. Mesuliyetsiz, devama zorlamayan bir arayış ve rahatlama yöntemleri, ritüeller. Sadece rahatlamayı da içermiyor. Buna talepler de eşlik ediyor. 'Whatsupp'tan erkek arkadaşım mesaj atsın diye takipçisine ritüel önerebiliyor modern astrolog.

Sizin bir akademisyen olarak bütün bu yüklediğiniz anlamı, tanımlarınızı sosyal ağ kullanıcısı farkında olarak mı arıyor? Sosyal medya kullanıcısı neyi arıyor?

Tabii hepsi bunu aramıyor. Bu kapitalizmin temel prensipleri ve tüketim toplumu ile çok alakalı. Tüketim toplumunun kolaycı, hemen bitiren, maddiyata tahvil eden bir alışkanlığı var. Anlam arayışını, inanma ihtiyacını da bir metaa çevirir bu anlayış. Ağdaki arayışlar bize sekülerleşmenin yönünün değiştiğini söylüyor. Kurumsal dinler için bir tercih yoktur, kuralları bellidir. Ama ağda, tercihlerle inşa edilmiş daha seçmeci bir alan inşası mümkündür. Ağ, bireye hem egzotik kültürlerle ilişkiler kurma imkânı hem de kişiye özel mistisizm üretmeye imkân sağlayabiliyor.

Dini, dindarı, ibadeti, hatta belki kültürel alışkanlıkları küçümseyen insanların sosyal medya üzerinden mistik deneyim arayışı tuhaf değil mi?

Beş, altı kitap yazsam bile bunu 'Bir Başkadır' dizisinin meşhur sahnesi kadar iyi ifade etmek mümkün olmaz herhalde. Hatırlayalım, dizideki seküler psikiyatr Peri, başörtülü danışanını, ve inancını küçümsediği değerlendirmeden bir dakika sonra kendi hayatındaki Perulu şamanı yüceltir. Zaten araştırmamın ana amacı spiritüel ile ağdaki bu çelişkiyi ortaya koymak. Çünkü ağda bu deneyimleri yaşamak mümkün değil. Dijital mecralarda kimlik meselesi tartışılırken hep 'mış' gibi yapıldığı söylendi. Dini deneyime gelirsek daha çok 'mış' gibi yapılıyor diyebiliriz. Ağda bir çeşit toplumsallaşma ve birleştirici bir vizyon söz konusu. Ama sunulduğu gibi tamamen tercihlerle inşa edilmiş ve özgür bir ortam yok.

Neden?

Çünkü soyut bir otorite sözkonusu. İnsanlar dinin kurumsal yapısının otoritesinden kaçarken aslında bir başka soyut otoritenin altına giriyor.

Yola çıkarken merak ettiğiniz şeyle bulduğun şeyin kıyaslamasını yaparsanız?

Bulmayı düşündüğüm ilk şey niye insanlar astrolojiye bu kadar meraklı. İkincisi yeni medyada bunun üretimi nasıl yapılıyor. Açıkçası ben sosyal medyada astrolojiye dair iletileri anlayamadığım için çok merak ettim. Bu vaat ve tavsiyelerde anlamlı bir şey var mı diye bunun peşine düştüm. Fakat içine girdikçe aslında bunun ezoterik kültüre dair kelimeleri kullanıp "geleceğe" dair paketlenmiş bir ürün oluşturulduğunu ve pazara sunulduğunu tespit ettim.

Sanal bir din mi oluşuyor yani?

Şu anda sosyal ağlarda yeni alt kültürler inşa ediliyor. Herkes kendi zevkine, ailesinden getirdiği yaşam biçimlerine göre kendi ilgileri ve alakaları ile bağlantılı bir ağa bağlanıyor. Bu son derece anlaşılır. Bizi başlangıç döneminde şaşırtan şey şuydu; insanlar normal hayatlarında olmadıkları kimliklerle ağda yer aldılar. Geldiğimiz aşamada manevi arayışlarını, görünmeyen âleme dair ihtiyaçlarını da burada gidermeye başladılar. Üstelik burada sadece bilgilenme ihtiyacı giderilmiyor, iletişim kurup birbirlerini destekleyerek, dua edip ritüel uygulayan çağdaş mistikler var. Bu durum kurumsal dinlerin, kadim medeniyetlerin sahip olduğu derinlikte ve görünürlükte yaşanmıyor elbette. Ama eklemek isterim ki bu süreç devam ediyor bu yüzden sosyal medya üzerinden oluşan bu arayış ve akımlar için kurumsal değiller derken, aslında 'henüz değiller' diyorum.

ASTROLOJİNİN GELENEKSELDEN MODERNE DÖNÜŞÜMÜ

Kadim geleneğe sahip astrolojinin bugünün insanına ne verdiği, modern insanın astrolojiden ne beklediği karşılaştırılmalıydı, Dr. Pınarbaşı da çalışmasının önemli noktalarından birinde bu karşılaştırmaya alan açtı. İşte geleneksel astroloji ile modern astroloji arasındaki farklar...

Kollektiften bireye: Erken devir astrolojisinde örneğin Babilliler, astrolojiyi savaş zamanlarını tespit, harmanın ne zaman yapılması gerektiği gibi toplumun tamamını etkileyecek olaylarda kullanırdı. Orta dönem astrolojisinde ise Türklerden Hintlilere, astroloji bilgisi savaş zamanları, ticaret ve yöneticilerin kudreti için kullanıldı. Modern astrolojiye gelince astrolojik analiz artık sadece birey için var.

Seçkinden halka: Hem erken devirde hem de orta devir astrolojisinde, analizler seçkinler için yapılırdı. Kralın askeri hareket saati, seçkinlerin çocuklarının doğum saati, talihleri gibi konular astrolojinin esas alanıydı. Bugün modern astroloji, halkın gündelik hayat sorunları evlilik tahmini, kayıp eşya, işsizlik sorunu ve ilişkiler gibi konulara yönelmiş durumda.

Tabiat döngülerinden haftalık analize: Erken ve orta dönemde astrolojideki zaman birimi daha çok tabiat döngüleri denilen mevsimsel tarihler iken bugün esas olan birim hafta hatta gündür. Bu birimin belirleyicisi kuşkusuz medyadır. Tabiat döngülerinin artık bir anlamı yoktur. Güneş burcu esas alınarak 12'ye bölünmüş burçlar, her gün tüketiciyi yönlendirmektedir.

6 gök cisminden 9 gezegene ve astroidlere: Harita okuma yöntemlerindeki farklılıklar modern astrolojinin geleneksel astroloji arasında en görünen alanıdır. Erken ve orta dönem astrolojisinde henüz Uranüs, Neptün ve Pluton tespit edilemediği için analizler 7 gök cismi üzerinden yapılırdı. Modern astroloji, 9 gezegen ve sayısız Astreoid üzerinden analiz yapar. Bu noktadaki bir diğer farklılık gelenekteki astrologların açılara diğer astrolojik belirtilere olduğu gibi yoğun bir tefekkür perspektiften bakmış olmalarıdır. Oysa modern analizde astrolojik açıların temel işlevi kazaları, kısmetleri, büyük şansları göstermesidir.

Cüzi İrade- Külli İrade Farkı: Modern astrolojide ön planda olan cüzi iradedir. Adorno, astrolojinin görünüm olarak ilkçağ animist inançlara benzemekle beraber önemli bir farklılığına dikkat çeker. Adorno'ya göre bu saha, toplumsal ilişkilerin her noktasında hissedilen hiyerarşinin de bir parçasını oluşturur. Kendi zihnini başka zihinlere bağımlı kılmış birey, geleceği hakkında birtakım ifadeler duymak ister. Birey için otoritenin kim olduğundan çok, "her şeyi bilen" bir uzmandan öğrenmek istediklerini duymak önemlidir. Böylece ortaya belirsiz, soyut bir otorite çıktığı gibi, astrolojinin bilgi kaynağı da "soyut, ulaşılamaz ve bilinmez" olarak kalır. Adorno'dan yıllar sonra Schiller, söz konusu zihinlere hükmedenlere zihin menajerleri tanımlamasını yapmıştır.

Elle hesaplamadan yapay zekâ hesaplamasına: Eski astrologlar hem matematiği hem de geometriyi kullanırken modern astrologlar bir bilgisayar programına yükledikleri bilgilerle horoskopu karşılarında buluyor. Eski dünyanın astrologları iyi bir cebir bilgisine sahip olmak zorundayken bugünün astrologlarına sadece yorum bilgisi yetiyor.

Kehanet farkı: Modern astroloji kehanete bambaşka bir boyut getirmiştir; buna göre kehanet; eğer kişi öğrenme, büyüme, dönüşüm aşamalarından geçebilirse gerçekleşebilir. Yani seçimler kehanetin gerçekleşmesi için birinci şarttır. Klasik astrolojide doğum anındaki harita belirleyici iken modern astrolojide insanın kendi yarattığı mutsuzluk için horoskopunu suçlaması anlamsızdır. Analiz, bireyin gücünü fark etmesine aracılık eder.


Yazarın diğer yazıları